"Ya biliyor musun onda iphone x var!"
"ee ne olmuş, bu ona özünden ne kazandırmış?"
"Ya biliyorsun o zaten fotoğrafçı, eskiden çok büyük ve ağır fotoğraf makinesi ile işlere gidiyordu şimdi sadece telefonla aynı şeyi yapabiliyor."
"Peki yaptığı işin kalitesini arttırıyor mu?"
Günümüzde her şey çok kolay. Her şey ciddi kolay. Bu kolaylıklar yapılan işin, amelin kıymeti anlamında tehlikeli bir boyutta. Kolaylık, konfor arttığı ölçüde insanın daha az çaba göstermesi gerekiyor. Bu zahmetsizlik hali kişiye bir rahatlama hissi veriyor, nefsini okşuyor, okşandıkça rahatlayan nefis gittikçe daha da alışıyor mevzuubahis konfora, sanki o konfor olmadan hiç yaşayamazmış gibi bir şey oluyor bu, yemeden-içmeden ayrı gitmeyecek noktaya gelene kadar.
Şurada belli bir yaşı almış olan, asgari otuz yaş civarları, seksen doğumlulara kadar diyelim, bizlerin bugün hayatında zorla, istesek de istemesek de dayatılan teknolojik 'imkan'lar bir çoğumuzun çocukluğunda, gençliğinde yoklardı. Bizden daha önceki jenerasyonların yetişkinliklerinde de yoktu bu cep telefonları, 'akıllı' cihazlar, falanlar, filanlar. Ama hayat devam ediyordu değil mi, nasıl edebiliyordu peki, bu nasıl mümkün olabiliyordu. Bunun mümkün olabildiğini düşünememek, bırakın düşünmeyi ihtimal dahi verememek bizim eksikliğimiz mi, yoksa bizden öncekilerin erdemi mi? Bu bizim eksiğimiz ise bu cihazlar, teknolojik oyuncaklar bize özden bir şey katmaktan ziyade özümüzden bir şeyleri almıyorlar mı? Her şeye çok kolay ulaşabilen bir çocuğunuz olursa ona sabır kavramını öğretmek, sabrı o çocuğa yaşatmak mümkün olabilir mi.
Bir sazı çalmayı öğrenme sürecini düşünürsek, bu iş de başlı başına bir bedeni terbiye etme, bir sıkıntı çekme sürecidir. İşiniz ne kadar kolay olursa, sıkıntıyı ne kadar az çekerseniz muvaffakiyete ulaşmanız o kadar zor olur. Elinizde enstrümanın (sazın) en pahalısı olsa, aklınıza gelen her türlü ekipmanın en iyisine sahip olsanız bu sizin eşsiz ruhunuz ile kulağınıza ulaşan sesleri algılama, işitme biçiminizi değiştirir mi, size üçüncü bir kulak verebilir mi, ya da Beethooven'ın 1817'de tamamen sağır olmasından sonra bestelediği dokuzuncu senfoniyi bizlere bahşetmesindeki motivasyonu verebilir mi size, herhangi bir cihaz?
Günümüz modern dünyasının bize dayattığı her türlü teknolojik tuzakları ince eleyip sık dokumak gerektiği kanaatindeyim. Olabildiğince elemek, en asgari ile yaşamaya devam etmek özelliklerin çocukların iç dünyalarındaki zenginliklerini keşfedebilmeleri için hayati bir gereklilik. Bir çocuk eli ile vücudu ile hareket etmeden, yaptığı bu hareketin bir değer ürettiğini gözleri görmeden, duyu organları ile duymadan nasıl olacakta insaniyetinin farkına varacak, her insanın kendi nev-i şahsına münhasırlığını keşfedecek? Çocukları bu teknolojik uyuşturuculardan olabildiğince uzak tutabilmek insanlığı bekleyen karanlık gelecekte onların kendi nurları ile etraflarını ve belki de tüm insanlığı aydınlatmaları ümididir...
"ee ne olmuş, bu ona özünden ne kazandırmış?"
"Ya biliyorsun o zaten fotoğrafçı, eskiden çok büyük ve ağır fotoğraf makinesi ile işlere gidiyordu şimdi sadece telefonla aynı şeyi yapabiliyor."
"Peki yaptığı işin kalitesini arttırıyor mu?"
Günümüzde her şey çok kolay. Her şey ciddi kolay. Bu kolaylıklar yapılan işin, amelin kıymeti anlamında tehlikeli bir boyutta. Kolaylık, konfor arttığı ölçüde insanın daha az çaba göstermesi gerekiyor. Bu zahmetsizlik hali kişiye bir rahatlama hissi veriyor, nefsini okşuyor, okşandıkça rahatlayan nefis gittikçe daha da alışıyor mevzuubahis konfora, sanki o konfor olmadan hiç yaşayamazmış gibi bir şey oluyor bu, yemeden-içmeden ayrı gitmeyecek noktaya gelene kadar.
Şurada belli bir yaşı almış olan, asgari otuz yaş civarları, seksen doğumlulara kadar diyelim, bizlerin bugün hayatında zorla, istesek de istemesek de dayatılan teknolojik 'imkan'lar bir çoğumuzun çocukluğunda, gençliğinde yoklardı. Bizden daha önceki jenerasyonların yetişkinliklerinde de yoktu bu cep telefonları, 'akıllı' cihazlar, falanlar, filanlar. Ama hayat devam ediyordu değil mi, nasıl edebiliyordu peki, bu nasıl mümkün olabiliyordu. Bunun mümkün olabildiğini düşünememek, bırakın düşünmeyi ihtimal dahi verememek bizim eksikliğimiz mi, yoksa bizden öncekilerin erdemi mi? Bu bizim eksiğimiz ise bu cihazlar, teknolojik oyuncaklar bize özden bir şey katmaktan ziyade özümüzden bir şeyleri almıyorlar mı? Her şeye çok kolay ulaşabilen bir çocuğunuz olursa ona sabır kavramını öğretmek, sabrı o çocuğa yaşatmak mümkün olabilir mi.
Bir sazı çalmayı öğrenme sürecini düşünürsek, bu iş de başlı başına bir bedeni terbiye etme, bir sıkıntı çekme sürecidir. İşiniz ne kadar kolay olursa, sıkıntıyı ne kadar az çekerseniz muvaffakiyete ulaşmanız o kadar zor olur. Elinizde enstrümanın (sazın) en pahalısı olsa, aklınıza gelen her türlü ekipmanın en iyisine sahip olsanız bu sizin eşsiz ruhunuz ile kulağınıza ulaşan sesleri algılama, işitme biçiminizi değiştirir mi, size üçüncü bir kulak verebilir mi, ya da Beethooven'ın 1817'de tamamen sağır olmasından sonra bestelediği dokuzuncu senfoniyi bizlere bahşetmesindeki motivasyonu verebilir mi size, herhangi bir cihaz?
Günümüz modern dünyasının bize dayattığı her türlü teknolojik tuzakları ince eleyip sık dokumak gerektiği kanaatindeyim. Olabildiğince elemek, en asgari ile yaşamaya devam etmek özelliklerin çocukların iç dünyalarındaki zenginliklerini keşfedebilmeleri için hayati bir gereklilik. Bir çocuk eli ile vücudu ile hareket etmeden, yaptığı bu hareketin bir değer ürettiğini gözleri görmeden, duyu organları ile duymadan nasıl olacakta insaniyetinin farkına varacak, her insanın kendi nev-i şahsına münhasırlığını keşfedecek? Çocukları bu teknolojik uyuşturuculardan olabildiğince uzak tutabilmek insanlığı bekleyen karanlık gelecekte onların kendi nurları ile etraflarını ve belki de tüm insanlığı aydınlatmaları ümididir...
Yorumlar
Yorum Gönder